İYİ Partili Vekil, Doktor Sibel Eda Tuncer'e Sahip Çıktı
İYİ Parti Tekirdağ Milletvekili Selcan Taşçı Hamşıoğlu, İYİ Parti’den Tekirdağ Milletvekili aday adayı olan doktor Sibel Eda Tuncer’in adayı adayı olduğu dönemde yaptığı bir konuşmadan dolayı “halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik” ve “Türkiye Cumhuriyeti Devletine hakaret” ile suçlanmasına sert tepki gösterdi.
BU MU 85 MİLYONA VAAT ETTİĞİNİZ ANAYASA RUHU!
Hamşıoğlu, AK Parti iktidarının Türklüğün defaatle ayaklar altına alındığı, devletin kurum ve kuruluşlarından Türk adının çıkarılmaya çalışıldığı bir döneme denk geldiğini, bizzat iktidar mensuplarının Cumhuriyet’i defalarca ‘katliam yapmak’la suçladığını, başta vali ve kaymakamlar olmak üzere mülki amirlerin, bürokratların “AK Parti temsilcisi” gibi davranmasının neredeyse vakayı adiye haline geldiği bir ortamda, Tuncer’in hem memuriyetine kast edilmesinin hem de Anayasal hakkı çerçevesinde istifa ettiği dönemde yapmış olduğu siyasi eleştirilerden dolayı hedef haline getirilmesinin, Cumhurbaşkanı’nın daha birkaç gün önce vaat ettiği adalet ve özgürlük ortamıyla bağdaşmadığını vurguladı.
SİYASİ KUMPASLARI HEP BOZDUK, YİNE BOZARIZ
Tuncer’in bir hekim olarak ve üzerinde devlet memurluğu sıfat ve sorumluluğu yokken, büyük deprem afeti sonrasında yaşananlara tepki gösterdiği sözlerine, deprem bölgesinde acıyla kıvranan ve bizzat Cumhurbaşkanı’nın da kabul ettiği üzere ilk anda ulaşmakta güçlük çekilen vatandaşların “Nerede bu devlet” feryadına karşılık gelmesinin ötesinde bir anlam yüklenmemesi gerektiğini savunan Hamşıoğlu, “Aylarca kimsenin çıtını çıkarmadığı bir açıklamanın, aylar sonra tam da Tuncer’in kurum içinde verdiği mücadeleyi kazanıp da merkeze döndüğü sırada keşfedilmiş olmasının tesadüf olmadığının elbette farkındayız. Sibel Hanım’a hususi olarak geçmiş olsun diliyorum. Diğer yandan sadece Sibel Hanım değil, partilimiz olsun olmasın hiçbir vatandaşımızın böyle çirkin karalama kampanyaları, linç ve itibarsızlaştırma operasyonlarıyla kurban edilmesine seyirci kalmamız söz konusu olamaz. Biz engelleri aşa aşa kurulmuş, siyasi kumpasları boza boza yükselen bir siyasi partiyiz; dün boyun eğmediklerimize yarın da eğmeyeceğiz. Bu vesileyle, İYİ Parti Genel Merkezi’nde Hukuk İşleri Başkanlığımızda görevli arkadaşlarımızın da konunun takipçisi olduğunu ve olmaya devam edeceğini de duyururum” ifadelerini kullandı.
Hamşıoğlu, konuyla ilgili şu açıklamayı yaptı:
Değerli Basın Mensupları,
Cumhurbaşkanlığının yeni dönemine, “Bugün kimse kaybetmemiştir, 85 milyonun tamamı kazanmıştır” diyerek başlayan Recep Tayyip Erdoğan, “Birinci sınıf demokrasi, birinci sınıf özgürlüklerin tamamlayıcısı, 85 milyonun tamamının sahipleneceği ve 'İşte benim anayasam' diyerek baş tacı edeceği bir metin” iddiasında bulunurken, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları maalesef Cumhurbaşkanı’nın bu taahhütlerinin hilafına, muhalefet etmenin suç sayıldığı, hukukun, Anayasal hak ve hürriyetlerini kullanmak isteyenleri hizaya sokmak üzere bir sopa olarak kullanıldığı uygulamalara maruz kalmaktan da, bu nedenle mağdur olmaktan da kurtulamıyor.
Bunun son örneği Tekirdağ’da yaşayan doktor Sibel Eda Tuncer.
KİMSE ANAYASAL HAKLARINDAN
DOLAYI CEZALANDIRILAMAZ
Hepinizin bildiği gibi “seçme ve seçilme” Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları için Anayasal bir haktır.
Devlet memurları da dahil olmak üzere, 18 yaşını doldurmuş ve gerekli koşullara uyan her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı bu hakkını, kendi hür iradesi doğrultusunda, akabinde kimseye hesap vermek mecburiyetinde olmadan özgürce kullanabilir.
Hiçkimse, bu hakkın kullanımını, bir partiye aidiyet yahut bir siyasi/ideolojik yapılanmaya biat gibi ön şartlara bağlayamaz.
Hiçkimse, bu “temel hakkını” kullandığı için suçlanamaz. Bundan dolayı mesleki, siyasi yahut hukuki bir cezalandırmaya tabi tutulamaz.
Doktor Sibel Eda Tuncer de, 85 milyonla eşit haklara sahip bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak, Anayasanın kendisine sunduğu bu garantiye dayanmış/güvenmiş ve 14 Mayıs 2023 seçimlerinde İYİ Parti’den Milletvekili aday adayı olmuştur.
Bunun için;
- Yasaların kendisine tanıdığı hak doğrultusunda ve yasal süresi içinde Tekirdağ İl Sağlık Müdürlüğü’ne bağlı olarak yürüttüğü görevinden yasal süresi içinde istifa etmiş,
- İYİ Parti Genel Merkezi’ne adaylık başvurusunda bulunmuş,
- Aday adayı sıfatıyla parti teşkilatlarını ziyaret edip kendini tanıtmaya çalışmış,
- Aday adayı sıfatıyla basına açıklamalarda bulunmuş,
Adı, açıklanan aday listesinde yer almayınca da, yine yasaların kendisine tanıdığı hak doğrultusunda, istifa ettiği görevine iadesi için yazılı başvuruda bulunmuştur.
YASALAR ÖNÜNDE EŞİTLİK
YOKSA ADALET DE OLAMAZ
Ancak o andan itibaren Tuncer için süreç hiç de yazılı metinlerde öngörüldüğü yahut devletimizi yönetenlerin kürsülerde vaat ettiği şekilde ilerlememiş; adli yıl açılışında vaat edilen adalet peşinen ve onarılamaz derecede sakatlanmıştır.
Doktor Sibel Eda Tuncer;
- 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri Hakkında Kanun, Anayasa’nın 76. Maddesi ve Milletvekili Seçim Kanunu'nun 18. Maddesi gereği milletvekili adayı olmak ve seçilebilmek için kamu görevinden istifa edenlerin, aday olamamaları ya da aday olduktan sonra milletvekili seçilememeleri halinde, çekildikleri görevlerine geri döndürülmelerini öngördüğü halde, önce, istifa ettiği birinci basamak görevinden ikinci basamak görevine kaydırılarak hak kaybına uğratılmış,
- İstifa ettiği görevi Tekirdağ merkez Süleymanpaşa İlçesinde olduğu, eşi ve iki küçük çocuğu bu ilçede yaşadığı halde bir başka ilçeye, Çorlu’ya görevlendirilmiş,
- Kurum içi itiraz ve mücadeleleri neticesinde eski görevine olmasa bile Süleymanpaşa’ya ve hak kaybı yaşamayacağı bir pozisyona dönmeyi başarması üzerine bir anda sosyal medyadan hedef gösterilmeye başlanmış,
- İktidara yakınlığı herkesin malumu olan kimi hesaplar, işi, “devlet memuru” sıfatı taşımadığı dönemde ve “aday adayı” olarak yaptığı siyasi konuşmalardan dolayı memuriyetten atılmasını isteyecek kadar ileri götürmüş,
Ve son olarak, bu sosyal medya hesaplarından, başta Cumhurbaşkanı olmak üzere birçok AK Parti yöneticisi ve kurum da etiketlenerek paylaşılan bu konuşmalardan dolayı “Halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etmek”, “Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Türkiye Büyük Millet Meclisini, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ve Devletin yargı organlarını alenen aşağılamak”la suçlanmış, hem savcılığa hem de bakanlık müfettişlerine ifade vermek durumunda kalmıştır.
“BENİM MEMURUM” OLUNCA
HAKARET VE İFTİRA SERBEST Mİ!
“Devlet memuru” sıfatıyla, “Örtüsüz kadın perdesiz eve benzer. Perdesiz ev ya satılıktır ya da kiralık” diyen okul müdürünü, devlet ve eğitim sistemi içinde “öğretmen” tutmaya devam eden…
“Devlet memuru” sıfatıyla, müdürü olduğu çocuk destek merkezinde, koruması altında bulunan çocuklara “Küçük fahişeler” dediği iddia edilen şahsı, “devlet” ve eğitim sistemi içinde tutmaya devam eden…
“Devlet memuru” sıfatıyla, “…elbet önümüze geleceksiniz, o zaman pamuk yerine rakı şişesi tıkayacağız haberiniz olsun” diyen imamı, lojmanı olmayan camiden alıp lojmanlı camiye atayarak ödüllendiren…
“Devlet memuru” sıfatıyla, CHP Genel Başkanı’na “Porno kasetle genel başkan olanlar mafya filmiyle iktidar olmaya çalışıyor…” , İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’na da “At hırsızı seni…” diyen okul müdürünü, milli eğitim şube müdürlüğüne terfi ettiren…
AK Partili vekilin, “Devlet ite kopuğa bırakılmaz” diye muhalefete hakaret ettiği konuşmayı coşkuyla alkışlayan Valilerin, AK Partili vekillerle seçim gezisi yapan vali ve kaymakamların siyasileşmesinden zerre rahatsızlık duymayan, hatta bunu teşvik eden…
Vekaleten yürüttüğü Genel Müdürlük görevi sırasında Genel Başkanımız Meral Akşener’e, “Bu kadın müfteri, bu kadın yalancı. Ula Korona, git görün ona. Ula bu karı teröristlere FETÖ’cülere af çıkmadı diye mi bozuldu?” Diye ağza alınmayacak hakaret ve iftiraları sıralayan şahsı ödüllendirir gibi asaleten Genel Müdür yapan…
Bir zihniyetin “devlet-memuriyet-siyaset” konumlandırmasının ne derece sağlıklı olabileceğini Yüce Türk Milleti’nin takdirine bırakıyorum…
“Bazı memur”ların hakaret, siyaset ve iftira ayrıcalığı var da biz mi bilmiyoruz?
Ayrıca…
Türklüğü her kademe ve defaatle ayaklarının altına almış olan, Türkiye Cumhuriyeti’ni defaatle katliamla, zulümle suçlayan, Atatürk’ün hatırasına yapılmadık saygısızlığı bırakmayan, kamuoyu önünde mahkemelere talimat vermekte beis görmemiş, yüksek yargı mensuplarını iliksiz cüppelerinde ilikleyecek düğme arar hale getiren bir iktidara yandaş olanların, Tuncer aleyhine, tam bu hassasiyetleri gerekçe göstererek karalamaya girişmesini de son derece trajikomik bulduğumuzu belirtmek durumundayım.
ADALET VE SAĞLIK BAKANLIKLARINA AÇIK ÇAĞRI
Dilerim, Sağlık Bakanlığı yetkilileri, doktor Sibel Eda Tuncer’in siyasi hayatına gösterdiği yakın ilgi ve alakayı, kurumda Tuncer’in üstü pozisyonunda olan ve AK Partili vekillerin makam odalarından çıkmayan mensuplarına da gösterir!
Dilerim, Adalet Bakanlığı yetkilileri, yeni adli yılda, yargıya güveni zedeleyecek derecede yönlendirici görünüme kavuşan ve ağır mağduriyetlere yol açan iktidar yanlısı sosyal medya hesaplarının, Türkiye’de “yargı dağıtma” yetkisinin yalnız ve ancak bağımsız Türk mahkemelerinde olduğunu idrak edeceği bir süreci başlatır!
Son olarak….
Doktor Sibel Eda Tuncer’e hususi olarak geçmiş olsun diliyorum.
Sadece Sibel Hanım değil, partilimiz olsun, olmasın hiçbir vatandaşımızın böyle çirkin karalama kampanyaları, linç ve itibarsızlaştırma operasyonlarıyla kurban edilmesine seyirci kalmamız söz konusu olamaz. Biz engelleri aşa aşa kurulmuş, siyasi kumpasları boza boza yükselen bir siyasi partiyiz; dün boyun eğmediklerimize yarın da eğmeyeceğiz.
Bu vesileyle, İYİ Parti Genel Merkezi’nde Hukuk İşleri Başkanlığımızda görevli arkadaşlarımızın da konunun takipçisi olduğunu ve olmaya devam edeceğini de duyururum.”
BASIN İÇİN BİLGİ NOTU:
SORUŞTURMA KONUSU KONUŞMA:
Sibel Eda Tuncer, soruşturma konusu olan ve İYİ Parti Aday Adayı olduğu dönemde Tekirdağ İl Başkanlığı’nda yaptığı açıklamada şunları söylemişti:
“Bu süreçte gerçekten özellikle Bu depremde Allah rahmet eylesin tekrar. Bütün kaybettiklerimize ve yaralı vatandaşlarımıza İnşallah bir an önce Allah’ım şifa versin. Devletsizliğin ne demek olduğunu gördü Bu millet. Biz devletsizliği yaşadık orada. Çünkü devlete nüfuz etmiş iktidar bizim Başımızda bir devlet olmasını engelledi. Bakın iktidarsızlığı demiyorum. Biz orada devletsizliği yaşadık devlet kurumlarının nasıl Atıl bırakıldığını devlet kurumlarının nasıl devre dışı kaldığını Normalde iktidardan bağımsız işlemesi gereken devletin işletilemediğini gördük. İnsanlarımızı enkaz altında bıraktık Biz, bir daha bunların yaşanmaması için bizim bu sistemi bir an önce bitirmemiz bir an önce değiştirmemiz bir an önce liyakatli kadroları getirmemiz biz bunu Kendimiz için yapacağız. Biz bu sistemi vatandaşlar olarak kendiniz için değiştireceğiz.’
Önümüzde yine büyük bir deprem beklentisi var. Bu depremin belki 10 katı büyüklükte bir yıkım yaşanacak Aynı şeyleri tekrar yaşamamak için en azından bunun için bir an önce bu sistemden ve bu iktidardan kurtulmamız ve devletin bütün kanallarını tekrar organize etmemiz gerekiyor. İnsanlarımız artık öyle bir sınıra geldiler ki. İktidar insanlarımızın dini duygularını sömüre sömüre sömüre sömüre 20 yıldır kendine prim yapıyor. Ben halkımızdan şunu rica ediyorum bakın. Allah Yüce Allah bile bizi parmağında oynatabilecekken bize Kural koymuş imanın şartları, İslam’ın şartları. Bir müslüman kurallara uymak zorundadır. Kurallara uymak zorundadır. Bu iktidar Bizi kuralsızlaştırdı. Bütün kurallarımızı yok etti. Anayasamızı yok etti. Birlik beraberlik kurallarımızı yok etti geleneksel kurallarımızı yok etti. İslamiyet’i temsil ediyoruz diye çıkıyorlar. Ama İslamiyet’in temeli olan kurallara uyma zorunluluğuna bile uymuyorlar.
’Bu samimiyetsiz insanlardan bu samimiyetsiz yönetimden bir an önce kurtulmamız lazım. Ne olur Ama ne olur dini Duygularınızı sömürtmeyin. Bu insanlara gerçekten aklı başında bu milletin varlığını birliğini beraberliğini düşünen insanların yol yürümesine izin verin. Onların önünü açın…”