ÖZTRAK: ''Asgari Ücret 2.200 TL Olsun''

ÖZTRAK: ''Asgari Ücret 2.200 TL Olsun''
CHP’li Öztrak, iktidarın batık müteahhitleri ve bankaları rahatlatmak, dökülen betona yeniden can suyu vermek amacıyla ucu Merkez Bankası’nın Banknot Matbaasına kadar uzanabilecek yeni bir hortum operasyonunu başlatmaya hazırlandığı...

CHP’li Öztrak, iktidarın batık müteahhitleri ve bankaları rahatlatmak, dökülen betona yeniden can suyu vermek amacıyla ucu Merkez Bankası’nın Banknot Matbaasına kadar uzanabilecek yeni bir hortum operasyonunu başlatmaya hazırlandığı belirterek, “Millete sürekli talkın veren Saray; üzümün salkımını beton ve faiz lobisine yedirmeye hazırlanıyor” diye konuştu.

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü, Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrak, MYK toplantısı sürerken düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:

Bugün 3 Aralık Dünya Engelliler Günü. Engelsiz bir dünya aslında bir toplumun medeniyette ulaştığı seviyeyi gösterir. Cumhuriyet Halk Partisi olarak bizim engellilere dönük politikalarımızın hedefi, engelli yurttaşlarımızın hiçbir ayrım yapmadan diğer tüm yurttaşlarımızla aynı şekilde her türlü ekonomik, sosyal faaliyetlere katılabilmesi, toplum içinde diğer bireylerden farksız biçimde yer alabilmelidir. Bunun için elimizden gelen her şeyi yapmaya kararlıyız.

MYK toplantımızda şu konuları ele alıyoruz: Ekonomideki son gelişmelere baktık, halkla ilişkilere gelen mesajları inceledik, eğitimde ortaya çıkan sorunları ele aldık, tarımla ilgili meselelere baktık. Arkadaşlarımız Pazar günü yapılan eğilim yoklamaları hakkında bizlere bilgi verdiler. Yine Berlin ve Viyana’ya geçtiğimiz hafta sonu yapmış olduğumuz ziyaretlerle ilgilide MYK’ya bilgi verdik.

EKONOMİDE “ANİ DURUŞ” DENECEK ÖLÇÜDE YAVAŞLAMA VAR

Bugün Kasım ayı enflasyon rakamları açıklandı. Kasım’da tüketici fiyatlarındaki düşüş beklentilerin de ötesinde gerçekleşti. Tüketici fiyatlarında piyasalar yüzde 0,6 civarında bir gerileme beklerken, gerçekleşme bunun iki katına çıktı ve Kasım ayında tüketici fiyatlarındaki düşüş yüzde 1,44 oldu.  12 aylık enflasyon ise Kasım’da yüzde 21,6 olarak gerçekleşti. Bir önceki 12 aylık enflasyon yüzde 25,2’ydi. Peki bu düşüşün arkasında ne var? Bir kere her şeyden önce ekonomideki yavaşlama var öyle anlaşılıyor. İthalat verilerinden, diğer göstergelerden de ekonomide gerçekten ani duruş diyebileceğimiz ölçüde hızlı bir yavaşlama dikkati çekiyor. Bu da tabi fiyatların aşağı doğru gitmesine neden oluyor.

İkincisi, yapılan çeşitli vergi indirimleri var. Yine ulaştırma fiyatlarında, kurdaki gerilemeyle birlikte akaryakıt fiyatlarında yapılan indirimler var. Bunlarında etkili olduğu gözüküyor. Çünkü gerçekten indirimin en fazla göze çarptığı alan ulaştırma fiyatları. Ve birde tabi en önemlisi TÜİK’te değişen bir Başkan Yardımcısı var. Tüm bu gelişmeler enflasyonu Kasım ayında aşağıya çekmiş gözüküyor.

HALA ENFLASYONU EN YÜKSEK 10. ÜLKEYİZ

Ancak Kasım ayında yüzde 21,6 enflasyon ile Türkiye hala daha dünyada enflasyonu en yüksek 10 ülkeden biri, 10. Ülke. Peki enflasyonu bize yakın kimler var diye baktığımız zaman işte Zimbabve, Liberya, Sierra Leone gibi ülkeler yer alıyor. Dolayısıyla enflasyonu G-20’de en yüksek ikinci ülke Arjantin’den sonra Türkiye gözüküyor. Kasım’da da üretici fiyatları yüzde 2,5 düşmüş, yıllık üretici enflasyonu yüzde 38,5 olmuş. Üretici fiyatları ile tüketici fiyatları arasında makasın daha hala çok açık olduğunu görmek mümkün. Ama özellikle dar gelirlinin enflasyon sepetinde ağırlığı olan temel gıda ürünlerinde fiyat artışlarının hala çok daha yüksek olduğunu görüyoruz. Kuru soğanın fiyatı bir ayda yüzde 51 artmış. Patatesin fiyatı yüzde 15 artmış, kuru fasulyenin fiyatı %14 artmış. Listeyi böyle uzatıp götürmek mümkün. Vatandaşın mutfağında yangının devam ettiğini bu fiyatlar gösteriyor. Kaldı ki ürün sepetine baktığımızda öyle tüm mallara yaygın bir fiyat düşüşü olmadığını aslında düşüşün büyük ölçüde ulaştırma sektöründen kaynaklandığını biraz önce ifade etmiştim. 261 kalem ürünün fiyatı artmış, 28 kalem ürünün fiyatı değişmemiş, sadece 108 kalem üründe fiyatlar düşmüş.

ASGARİ ÜCRET 2.200 TL OLMALI

Geçtiğimiz hafta hükümet yeniden değerleme oranını belirledi. Nedir bu yeniden değerleme oranı? Yani bizden alacakları vergileri, maktu vergileri, cezaları, trafik cezalarını, vergi cezalarını ne kadar arttıracaklar onu gösteren oran. Bu oran yüzde 23,7 arttırılmış. Yani vergilerimiz, cezalarımızı geçen yıla göre, 2018’e göre yüzde 23,7 zamlı olarak ödeyeceğiz önümüzdeki yılda. Peki kendi alacağına böyle bir zam yapan devlet emekçinin asgari ücretine ne kadar zam yapacak bunu izleyeceğiz, göreceğiz. Ama Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz bunun daha fazla bekletilmeden belirlenmesi için ve kriz koşullarında iyice ezilen çalışanlarımıza bir ölçüde nefes alma imkanı verebilmek için TBMM’ye asgari ücreti 2 bin 200 TL’ye çıkaracak bir kanun teklifini sunduk. Aynı zamanda bu kanun teklifinde asgari ücretten vergi alınmamasına ilişkin düzenlemede var. Şimdi önümüzdeki günlerde kimler işçinin yanında, kimler emekçinin yanında, kimler emekçilerin karşısında, havuzcuların yanında bunu görme imkanımız olacak.

ERGENEKON ÇÖKTÜ: ASLİ SAVCI YURT DIŞINA, SİYASİ SAVCI SARAYA ÇIKTI

Türkiye’nin yakın tarihinde kara bir leke olan ve yüzlerce aileyi ve insanı mağdur eden, insanların yaşamlarını kaybetmesine neden olan Ergenekon kumpas davasında artık sona yaklaşılıyor. Yargıtay’ın bozma kararıyla zaten çöken bu dava alt mahkemede yeniden görüşülürken savcı mütalaasını açıkladı ve Ergenekon diye bir örgütün varlığını ispat edecek delil olmadığını ifade etti. Keşke savcı bunun kumpas olduğunu söyleseydi bu durumda mağdurların tazminat alması daha da kolay olacaktı ama bunu yapmadı. Bu dava iktidara ortak olan bir çetenin, devleti ele geçirmek için adaletin terazisiyle pervasızca oynadığını, kumpaslar kurduğunu ortaya çıkardı. Dava çöktü ama davanın asli savcısı yurtdışında kaçtı. Davanın siyasi savcısı da Saraya çıktı. Davanın avukatıyım diyen önceki dönem Genel Başkanımız Sayın Deniz Baykal, yine bu davanın kumpas olduğunu söyleyen mevcut Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nun haklı olduklarını tüm Türkiye bir defa daha gördü.

O dönemde bu kumpas davasının savcısına zırhlı araba tahsis edenlere, övgüler düzenlere, heykelini dikmeye kalkanlara, Türkiye bağırsaklarını temizliyor diyerek emperyalistlerin uzun vadeli emellerine çanak tutanlara şimdi sormak gerekiyor: Eserinizden memnun musunuz? Hiç mi vicdanınız sızlamıyor? Kumpaslarınız, algı operasyonlarınız, gerçek ötesi siyasetiniz sonucunda mağdurlara yaşattığınız felaketler, şanlı ordumuzun itibar kaybı, hain darbe girişimine giden süreç ve bugün yaşanan sivil darbe ortamının siyasi failleri ne zaman hesap verecekler?

ALLAH’A HESABINIZI AHİRETTE VERİRSİNİZ

Bu acı ve sıkıntılı dönemin artık herkese şunu göstermiş olmasını diliyorum. Siyaset adaletin terazisi ile oynamamalı. Çünkü gün gelir o terazide sizde tartılmak zorunda kalırsınız.

Yine “Allah bizi affetsin” diyenlere sesleniyorum. Allah’a hesabınızı elbette ahirette verirsiniz. Ancak o gün o ateşe odun taşıyanlar azıcık hicap duyguları varsa tarih ve millet önünde kumpas mağdurlarının ailelerinden samimi bir özrü esirgememeliler. Sonra da dünyanın neresinde olursa olsun böyle büyük bir gaflete düşen yöneticilerin her yerde yaptığı gibi çekip gitsinler.

TCMB’NİN BANKNOT MATBAASINA KADAR UZANABİLECEK BİR HORTUM OPERASYONU

Saray ve onun temsil ettiği iktidarın kriz koşullarında yaptığı ekonomik tercihler bu ülkenin kaymağını kimlerin yediğini gayet açık bir şekilde ortaya koyuyor. Saray idaresi batık müteahhitleri ve bankaları rahatlatmak, dökülen betona yeniden can suyu vermek amacıyla ucu TCMB’nin Banknot Matbaasına kadar uzanabilecek yeni bir hortum operasyonunu başlatmaya hazırlanıyor. Önce müteahhitlerin elindeki konut stoklarını Emlak Konut’a devredecek bir program hazırladılar şimdi de yeni bir finansal operasyon hazırlıyorlar. 3 kamu bankası ve 1 özel banka ellerindeki konut kredilerinden oluşan havuzu teminat göstererek ipoteğe dayalı kağıtlar ihraç edeceklermiş. Bankaların çıkardığı bu kağıtlar Kalkınma ve Yatırım Bankası tarafından ihraç edilecek Varlığa Dayalı Menkul Kıymetler ile değiş tokuş edilecekmiş. Böylece sorunlu krediler devlet eliyle sıfır riskli kamu kâğıdı haline dönüştürülecekmiş. Bankaların daha önce uyguladıkları düşük faizler nedeniyle ortaya çıkan zararlarda bu yöntemle kapatılacakmış. Müteahhitlere bankalar yeniden kredi açılabilecek duruma geleceklermiş.

Ama yapılacak bu finansal operasyonun burada kalması zordur.  Geçenlerde söylemiştim bu her yere yayılır. Çünkü bütün kesimler böyle bir operasyonu bizim için de yapın diye Saraya baskı yapacaklardır. Bunun sonucunda hem ihraç edilecek Varlığa Dayalı Menkul Kıymetlerin miktarının artması, hem de bu işin sonunda, hani bugün diyor ya kesinlikle bu kağıtları almayacağım diye Merkez Bankası, sarayın vereceği bir emirle bu kağıtların Merkez Bankası tarafından alınması söz konusu olacaktır.

MİLLETE TALKINI, BETON VE FAİZ LOBİSİNE SALKIMI

Millete sürekli talkın veren Saray; üzümün salkımını beton ve faiz lobisine yedirmeye hazırlanıyor. Saray bankaların elindeki bakırları, devlet eliyle altın yapmaya uğraşıyor. Ancak atladıkları bir konu var. Bakırdan altın olmaz arkadaşlar. Hiçbir kimyacı bunu beceremedi. Aspirin hastalığı tedavi etmez. Bir koyundan bu kadar çok post çıkmaz. Bundan önceki küresel krizde bankaları batıran süreci şimdi Saray seçimlere kadar işi idare edebilmek için devlet eliyle başlatıyor.

BANKALARIN STRES TESTİNDEN HABER YOK

Bu arada Damat bakan Orta Vadeli Programda bankaların stres testleri yapacağız dedi, ne oldu bir haber var mı? Bankaların stres testleri ortadan yok oldu, hiçbir haber yok. Anlaşılan Saray küresel krizinin acı hatıralarını çabuk unuttu. Ben Sarayı uyarıyorum. Bu adımlar Türkiye’ye dönük risk algısını giderek daha fazla artıracaktır.

SEÇİMİN FİNANSMANI İŞSİZLİK FONU’NDAN

Hem vatandaşta Sarayın krizin yükünü adil dağıtmadığı hem de piyasalarda risk algısını artıracak bir diğer düzenleme; İşsizlik Sigortası Fonu kaynaklarını seçim öncesinde daha fazla kullanmak amacıyla atılan adımdır. İşsizlik Fonu’ndan harcama yetkisi bir önceki yıl prim gelirlerinin yüzde 30’uydu biliyorsunuz, yapılan bir düzenlemeyle 2019, 2020 yıllarında işsizlik fonundan harcanacak yani primlerin kaçı harcanacak diye baktığınızda bu oranı yüzde 50’ye çıkardılar.

Birlikte çalışmaktan onur duyduğum, eski Hazineci Hakan Özyıldız, seçim yıllarında İşsizlik Sigortasının esas faaliyetleriyle ilişkisi bulunmayan harcamalarında olağanüstü bir artış olduğunu tespit eden bir yazı yazmış. Yani seçim yıllarında bu İşsizlik Fonu kullanılıyor. İşsizlik Fonu’nun seçim finansmanı için kullanıldığı bu çalışmada açıkça görülüyor. Nitekim Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimlerin yapıldığı bu yıl da Fonun “diğer giderler” kalemi yüzde 96 artmış arkadaşlar. 18,6 milyar TL’yi geçmiş. Anlaşılan bu Mart seçimleri nedeniyle önümüzdeki yılda işsizin parası seçimlere peşkeş çekilecek.

FAİZ DÜŞERKEN RİSK ARTIYOR

Ne kadar gizlemeye çalışırlarsa çalışsınlar ama artık ülkenin içinde bulunduğu riskler giderek daha fazla dikkati çekiyor. Faizler geriledi, öyle deniyor. Faizlerdeki gerilemeye karşın Türkiye’nin risk primini gösteren kredi temerrüt primi son üç haftadır artış eğiliminde. 6 Kasım’da 358 baz puan olan risk primi 29 Kasım itibariyle 392 baz puana yükselmiş. Borçlanma faizleriyle, temerrüt risk primleri arasındaki makas giderek açılmaya başlamış. Halbuki biliyorsunuz faiz enflasyon artı risktir. Risk artıyor ama faiz düşüyor.

PANSUMAN TEDBİRLERLE OLMAZ, IMF’NİN KAPISINA DAYANIRSINIZ

Buradan bir daha söylüyorum, Saray artık durumun ciddiyetinin farkına varmalıdır. Aspirinle, pansumanla bu iş seçime kadar zor gider. Sonrasında IMF kapısına dayanmaktan başka çareniz kalmaz. Arjantin’e daha yeni gittiniz, burada milleti görmüyorsunuz, milletten koptunuz ama en azından Arjantin’de sokaklara bir bakabilirdiniz Arjantinlilerin IMF programı altında çektikleri sıkıntılar nedeniyle neler yaptıklarını görebilirdiniz. Korkarım bu işi batırılacak. Hatada hala ısrar ediliyor. Saray Türkiye’yi aile şirketi gibi yönetmekten vazgeçmiyor. Son olarak Türkiye Varlık Fonu’nun başındaki Kayınpeder, damadına sınırsız imza yetkisi vermiş. Hazine’nin kasasından sonra, milletin elinde atadan deden kalan son gümüşler de artık damada emanet.

Ya bu Adalet ve Kalkınma Partisi gerçekten metal yorgunu yeterli ve ehil kadro bulma konusunda ciddi sıkıntıları var.  Ya da kayınpeder, damadından başka hiç kimseye güvenemez hale gelmiş. Her iki durumda da bu ülkemiz için çok ciddi bir sorun olarak gözüküyor. Uçan, uçmayan Saraylarında efuli ve ejder sularıyla keyif yapanlar, gününü gün edenler, milletten kopup, Türkiye’yi bir aile şirketi gibi yönetenler toplumu ayrıştırarak, bölüp parçalayarak bu ucube düzeni sürdürme derdine düşmüş durumda.

BIRAKIN KAYMAĞINI YEMEYİ, ÜLKENİN DİBİNİ SIYIRDILAR

Geçtiğimiz günlerde AKP Genel Başkanı çıkmış, CHP’li bazı ilçe belediyelerinin olduğu yerlerde seçmenlerin Türkiye’nin kaymağını yiyenler olduğunu iddia ediyor. Türkiye’nin meselelerinden bunların haberi yok diyor. İnsaf Sayın Erdoğan! 16 yıldır yandaşlarınızla birlikte bu ülkede yemediğiniz kaymak kalmadı, bırakın kaymak yemeyi ülkenin zenginliklerinin dibini sıyırdınız. Yandaşların vergi borçlarını sıfırlandınız, geçilmeyen köprüye, yatılmayan hastaneye garantiler verip yandaşlarınıza devasa ihaleler verdiniz, bunlara kamu bankalarından krediler sağladınız, vatandaşın cebinden alıp yandaşın cebine koydunuz. Şimdi çıkmış CHP’ye oy veren vatandaşlarımıza ülkenin kaymağını yiyorlar diyerek kara çalmaya kalkıyorsunuz.

Yine öyle anlaşılıyor ki efuliyi ve ejder suyunu fazla kaçırdınız. Demişsiniz ki CHP’li ilçe belediyelerinin insani gelişme listesinde en üst sıralarda bulunması, hükümetin ve büyük şehir belediyelerimin sayesinde. Yani iktidar ve büyükşehir belediyeleri kendi belediyelerini bir yana bırakmışlar, CHP’li belediyelere hizmet götürmüşler. Buna kargalar güler. Siz önce bizim belediyeleri iş yapamaz hale getirmek için gönderdiğiniz müfettiş ordularının, yaptığınız görevden almaların hesabını verin.

BELEDİYE BAŞKANLARINI GÖREVDEN ALDILAR, DOSYALARINI MAHKEMEYE SUNMADILAR

Siz bunları söyleyince yandaşlarınız da gaza geliyor “Erdoğan İstanbul’da çorabını koysa seçilir” diyerek İstanbullulara hakaret etmeye başlıyorlar.

Ne yapsanız olmuyor, ne derseniz hakikati değiştiremiyorsunuz. Rakamlar ortada… İnsani gelişmenin en yüksek olduğu, insanların en iyi yaşadığı, en iyi hizmet aldığı 30 belediyeden 19’u CHP’li. Listeye bu sene giren 14 belediyenin 9’u da CHP’li. Yani listenin tamamında da, bu sene listeye yeni dahil olan ilçe belediyelerinde de CHP’nin ezici bir üstünlüğü var. Biz belediyeleri de, ülkeyi de sizden çok daha iyi idare ederiz. Siz ise milletin seçtiklerini istifa ettirip zevahiri kurtarmaya çalışırsınız. Bu seçimde hem milletin seçtiğini istifa ettirdiniz, hem de daha hala mahkemelere herhangi bir dosyası sunamadığınız bir takım belediye başkanlarını görevden aldınız.  Bunun hesabını tabi ki millete vereceksiniz. Bakın şunu açık seçik ifade edeyim, bu millet iradesine musallat olandan mutlaka hesap soracaktır. Bu hesap sandıkta sorulacaktır.

BİZ YEREL SEÇİMLERDE İDDİAMIZI ORTAYA KOYUYORUZ

Biz önümüzdeki Mart seçimleri için bir iddiayı ortaya koyuyoruz. Tüm ilçe ve büyükşehirlerimizi tıpkı mevcut belediyelerimizde yaptığımız gibi hiç bir vatandaşımızı dışlamadan, hiç kimseyi ayırmadan en üst düzeyde yaşanılır yerler haline getireceğiz. Bunda kararlıyız. Londra’da, Berlin’de, New York’ta, Paris’te ne hizmet varsa bizim belediyelerimizde de ondan daha iyisini vermeye çalışacağız. Bu hizmete talibiz. Biz Çankaya’yı Mamak’tan ayırmayız; Sultangazi’yi Beşiktaş’tan farklı görmeyiz. 784 bin kilometrekare vatan toprağının her bir karışı ve orada yaşayan her bir yurttaşımız bizim için aynı derecede kutsal ve hizmete layıktır değerli basın mensupları.

Yalanı doğru gibi anlatmaya dayanan gerçek ötesi popülist siyasetle milleti ayrıştırıp, kutuplaştıran Saray sakinlerinin derdini aslında biz çok iyi anlıyoruz. Saray istiyor ki kriz konuşulmasın, işsizlik konuşulmasın, iflaslar ve konkordatolar konuşulmasın. Millet geçim derdini unutup Sarayın gerçek ötesi gündeminin peşine takılsın.

Yaşanan kriz hem Çankaya’daki memur ailesini hem de Mamak’ta yaşayan işçi ailesini aynı şekilde eziyor. Kriz hem Kadıköy’deki esnafı hem Sultangazi’deki esnafı aynı derecede bunaltıyor. Siz buralarda yaşayan yurttaşlarımızı karşı karşıya getirerek krizi unutturamazsınız. Biz Sarayın karartmak istediği Türkiye’nin gerçek gündemini anlatmaya ve çözün demeye devam edeceğiz.

TÜRKİYE’NİN GERÇEK GÜNDEMİ EKONOMİDİR

Türkiye’nin gerçek gündemi artan işsizliktir, yangın yerine dönen mutfaklardır, Türkiye’nin gerçek gündemi ekonomidir. Son dış ticaret rakamları yılın dördüncü çeyreğinde hem üretimde, hem yurtiçi talepte ciddi bir daralmanın işaretlerini veriyor. Ama fiyat düşüşleri de aynı şekilde ama saray bunlara dengeleme diyerek işin içinden sıyrılmaya çalışıyor. Önümüzdeki günlerde ekonomik tablonun giderek daha ağırlaşmaya başladığını hep beraber göreceğiz.

MİLLET KENDİ İRADESİNİ HİÇE SAYANA ŞAMARI VURACAK

Oy için her şekli alabilen, bekadan anladıkları tek şey koltuklarının bekası olan bu siyasi zevata artık milletimizin güveni kalmamıştır. Ülkemizin yeniden büyümeye başlaması, vatandaşımızın giderek zorlandığı borcunu ödeyebilmesi, demokrasinin ve ülkemizin birlik ve beraberliği, bekası için 4 ay sonra yapılacak seçimlerde milletimizin kendi iradesini hiçe sayan, kendisinin sıkıntılarını göremeyen bu kadrolara atacağı şamarın sesi her yerden duyulacaktır.